AŞK VE KİN


HERŞEY ONA DAİR, HERŞEY ONUN ÖĞRETTİKLERİ
NE KABULLENİLEBİLİR ,NE RED EDİLEBİLİR
BU SEVGİDE IZDIRAP VARSA KABULÜM,
BU AŞKTA ACI VARSA YİNE KABULÜM
ALLAH BU SEVGİYİ NASİP ETTİYSE BUDA
RABBİMİN BANA LÜTUFU...... BUDA KABULÜM...

MAKBULE



İYİLEŞTİREN SEVGİLERE DAİR......!!
Hangi ilaç iyi gelir yürek yarasına,
Hangi merhem tüm kırılmışlıklarını onarır,
Hangi silgiler siler söz sıyrıklarını?
Özlemenin şifası var mıdır?
Ya hasretin?
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın,
Özellikle de şimdi, bu yaşlarda.
Seni tüm zaaflarınla, hatalarınla kabul eden,
Tüm korkularınla bilen,
Hesapsızca ve sorgusuz,Şartsız ve koşulsuz,
Bencilce olmayan,?
Benim?den önce senin olan,
Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta,
Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta,
Sonuçta değil süreçte iyi gelen,
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Düşüncesi bile gülümseten,
Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden,
Keder değil yaşama sevinci veren,
Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran,
İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.
Beklentileriyle yormayan,
fazla soru sormayan,
Yanında sen gibi sen olduğun,
Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun,
Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın,
İyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Seni kalıplar içine sıkıştırmayan,
Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran,
En beceriksiz taraflarını,
Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp,
Seni sevmeye daha da sarılan,
İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.





Hasret ile vuslatın buluştuğu nokta....BANA ÖZEL BİR DURUMDU BU VE YAŞADIMDA GÖRDÜMDE İYİKİ YAŞAMIŞIM ÇOKŞÜKÜR DİYORUM...

Hasreti bilir misin? Hani böyle parçası kalmayana kadar bir şeyi kıyarsın ya... İşte öyle bir şeyler kıyılır içinde. Aynı zamanda bir sızı yayılır, canına ciğerlerine.

Bir bulut birikir, gizli bir diyarlarında.
Büyür, büyür, her bir zerrene yakıcı bir duman gibi dolar. Daralırsın, boğulursun. O bulut gezinir gezinir de içinde, bir türlü yağmurlar çözülüp de katrelenemez, çözülüp de düşemez, şerha şerha yarılıp dağılmış kurak topraklarına.

Karanlıktasındır, bir türlü güneş doğmaz mana iklimlerine. Neyin nerede olduğunu bilemeyecek kadar koyu bir karanlık! Görüyor olsan dahi, maddî gözlerinin ötesinde her şey karanlıktadır sana.

Bir yola çıkmışsındır. Şuurun erince bir bakarsın, yollar binleşir. Ne yapacağını şaşırır, biraz birine, biraz diğerine derken, bir sürü ıstıraplarla geri döner, esas başlangıç noktasını da kaybettiğin için şaşkın, sonu çıkmaz yollar arasında çaresiz öyle dolanırsın ya...

Kuşlar havalanır içinden. Aklının, ruhunun, kalbinin, her türlü ince hissiyatlarının semasında durmadan uçar. Hiç bir dala konmadığı için, senin göğün ötesine bakmanı engellerler ya...

Yaşamak istiyorsun, hayatın sana sunduğu bütün güzellikleri tek tek tatmak istiyorsun, ama çok derin karanlık bir denize düşmüşsün. Üstelik yalnızsın, üstelik yüzme de bilmiyorsun, batıp batıp çıkıyorsun. Kaygı ve endişenden, hayatı kaybetme korkusundan, hayata dair ne varsa hiç birini algılayamayıp, sadece korkudan ibaret, bir endişe yumağına dönüşüveriyorsun ya...

Hasret böyle karmakarışık bir his yumağıdır işte. Hasret, hasret duyulan şeye göre büyür.
Ve kavuşmak,
Ve buluşmak,
Ve vuslat,

Çözmeye başlar yumağı. Hakikatleri ortaya çıkarmaya başlar. Bazen hasret duyulan şeye kavuşulduğunda, bunca ezici, boğucu sıkıntıların, ona değmeyeceğini anladığında, öyle bir yıkım olur ki, öyle bir pişmanlık sarar ki seni, nereye gideceğini, neye inanacağını şaşırır öylece kalakalırsın.
Birçok şey, neden ve niçinini bilmeden peşinde gidildiği için, bir sürü vakit kaybı ile birlikte yarı yolda bırakıverir insanı.

Kime neye hasret duymalıyız? Hangi yolu takip edeceğimizi kime sormalıyız?
İşte bir sürü şaşkınlık, kayıp, acı ve ıstıraptan sonra, Cenab-ı Hakkı, Yaratıcımızı bulduğumuzda, anlarız ki; yollar Ona sorulur. Istıraplar Onda diner, yanlışların doğru olanlarını O gösterir. Yorulmuş, hırpalanmış manevî varlığımız Ona kavuşunca tazelenir.

Onu bulmak; elemsiz, kedersiz, karmaşasız, fevkalade güzel, engin, huzurlu, nurlu bir dünyanın kapılarını açar bize.

Onu bulmak var ya;
Hem hasrettir, hasretlerin en derini, en güzeli.
Hem vuslattır, kavuşmaların en derini, en ferahlısı, en muhabbetlisi, en tatlısı.
İşte hasret ile vuslatın buluştuğu en önemli noktadır hidayet.
O noktayı bulan,
O noktada duran,
O noktada kalan,
O noktadan hayata bakan,
O noktayı hayatının rotası yapan Allah’ın izni ile şaşmaz.



AŞK

Ağlamak AŞK için ağlar örmektir, DİKEN’ler İÇ’inde GÜL’ü görmektir. AŞIK-lık CÂNÂN’a CAN-ın vermektir, VAR-lığa neden ne AŞK’tan ziyade.
AŞK ALLAH'ı sevmektir.. ALLAH'ın sevenlerini sevmektir.. ALLAH'ın sevdiklerini sevmektir.. !!!!

KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!!




Kadın Olmak!... Bir kadın çocuktur aslında…

Çocuk gibi davranmayı
sever.


Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati
göstermesini ister.


Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli
erkek kadını…


Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez.


Söylediği
şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını
ister.


Yani
bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak
görmeyeceksiniz..


Bir kadın güçlüdür aslında...


Hatta
erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez.


İster ki,
erkeğin gücü kendisine huzur versin.


Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin
yapmasını bekler.


Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem
de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu
görecektir


Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu
engelleyemezsiniz.


Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.


Bir kadın
sevgidir aslında...İçinde her zaman sevgiyi taşır.


Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay
kolay kıramaz.


Zor sever; ama, tam
sever.


Bir
kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de
kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.


Belki kolayca
yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk
edilebilirsiniz.


Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var
elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri ”acımak' duygusudur.


Bir kadın
yalnızdır aslında...Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.


Kendisine ait
bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.


O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.


Hiçbir
anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne
zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar
verir.


Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu
sonsuza dek kaybedebilirsiniz.


Bir kadın çılgındır aslında...Neler yapabileceğini
erkek aklı hayal bile edemez.


Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya
çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.


Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine
saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız
demektir.


Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar
olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden
içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet
farkını anlayabiliyor musunuz?


Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık
ki yaşamıyorsunuz! ............bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!!
....... çünkü Allah gözyaşlarını sayar.....!!!! kadın;erkeğin kaburgasından
yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!!öyle olsaydı ezilirdi......!!! üstün
olsun diye başından da yaratılmadı......!! AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI...... Eşit
olsun diye...... kolun biraz altında...Korunsun diye...!!!


KALP
HİZASINDA SEVİLSİN
DİYE!!!


ASLA KORKMA KAYBOLMAKTAN....!!!

Depremden korkma! Ayakta kalamıyorsan, düşüp yaralanıyorsan, sarsılıyorsan küçük darbelerle; senin depremin budur. Kendi depreminden kork! Fırtınadan korkma! Senin fırtınan, savrulmasıdır benliğinin meltemlerle; çarpmasıdır ruhunun bir üflemeyle, duvarlara, taşlara! Sen fırtınadan korkma, fırtınandan kork! Karanlıktan değil, hayatı sorgulayamamaktan, sorgulayıp işin içinden çıkamamaktan kork. Kendi karanlığından kork: Beynini kemiren düşüncelerden, kalbini kıran sevgi ve nefretlerden, dününü bilmemekten, yarınını görememekten, bugününü anlayamamaktan kork. Ölümden korkma! An çöplüklerinden, kelime mezarlıklarından, sevgi yığınlarından, yaşayan ölü olmaktan kork! Fakirlikten korkma! Sorulara cevap bulamamaktan kork! Ömrü anlamlandıramamaktan, yaşamayı kıymetlendirememekten, dostluğu dostluk, kardeşliği kardeşlik gibi yaşayamamaktan kork! Kıştan korkma, ruhunu ısıtamamaktan kork! Selden korkma, yanaklarını ıslatamamaktan kork! Yarından korkma, bugünden ve şu andan kork! Kaybetmekten korkma, kaybolmaktan korktuğun kadar; unutulmaktan korkma, aklından bir an bile çıkarmaman gereken şeyleri unutmaktan korktuğun kadar; ihanete uğramaktan değil, ihanet etmekten; vefasızlıktan değil vefasızlık etmekten; anlaşılmamaktan değil, anlamamaktan kork! Yorulmamaktan kork, yorulmaktan değil! Uykudan kork, uyuyamamaktan değil! Savaştan korkma, savaşamamaktan kork! Eksiklerden değil, tamamlayamamaktan; yanlışlardan değil, düzeltememekten; yanlış yola girmekten değil, dönememekten kork! Boşlukların içine yerleşmesinden kork, boşluklardan değil! Hayal et, hayaletten, hayallerinden ürkme, hayalsizlikten, hayal edememekten kork! Yanlış insanlardan değil, yanlış insan olmaktan; yalnızlıktan değil, yalnız olduğunu zannetmekten; sözlerden değil, gözlerden kork! Ve bütün bu korkularını koy üst üste. Ve bütün bu korkularına bir bak. Korkularından değil, korkularını gidermek için hiç birşey yapmamaktan kork! Hiç birşey yapmıyor, yapamıyorsan, korkularından değil, kendinden kork! Kötülükten değil, kendi kendine yaptığın bu kötülükten; yalnızlıktan değil, seni herşeyden korkan bir 'ben' yapan bu halet-i ruhiyeyle başbaşa kalmaktan kork! Korkularından ve anlamsız, zamansız ve yersiz cesaretlerden kork!

12 Aralık 2009 Cumartesi

HAYAT ÇOK YORDUN SEN BENİ..






 HAYAT
BENİ YORDUN SEN



Hayat çok yordun sen beni

İçimdeki hayalleri yok ettin

Ne kadar da olgunlaştırdın beni

Hayat çok yordun sen beni



Yalnızlık perdesini örttün üstüme

Nere gittiysem geldin peşime

Başka işin yok mu derdin ne benimle

Hayat çok yordun sen beni



Konuşsam kimse beni anlamaz

Yaralarımı kimse sarmaz

Bu gunün yarını da var kimse bilmez

Hayat çok yordun sen beni



Ümitlerimi cebime koydum gidiyorum

Gün gün ben bu dünyadan çöküyorum

Her şeyden hevesimi aldım yoruldum

Hayat çok yordun beni ben gidiyorum

Seven sevmeyene benden selam diyorum 
 

  
 MAKBULE



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder